Van Gölü Ekspresi, Türkiye’deki alternatif tatil alanlarına yeni katılan tren turizminin yeni gözdelerindendir. Son zamanlarda gezginlerin uğrak rotası özellikle kış sezonunda Doğu Ekspresi… Malumunuz bu yoğun ilgiye demir yolları da kayıtsız kalamadı ve ek seferler ve yeni düzenlemeler yaptı. Ben size bugün hala bakirliğini koruyan başka bir rotadan bahsedeceğim: Van Gölü Ekspresi!
Van Gölü Ekspresi Yolculuğu Başlasın!
Her iki tren yolculuğunu yapmış biri olarak kesinlikle Van Gölü’nden daha çok keyif aldığımı belirtmeliyim. Haftada iki gün Ankara’dan Tatvan’a doğru süren yolculuk masalsı bir manzara ve güler yüzlü bir hizmet vaat ediyor. Yolculuk süresi 23 saat 27 dakika olarak belirlenmiş lakin üç saate kadar gecikme olabilir. Özellikle dönüş biletlerinizi buna göre almanızı tavsiye ederim. Yataklı veya pusetli vagonları almanın neredeyse imkânsız olduğu bu tür seferlerde belli bir tura dâhil olmadan kendisi gezmek isteyenlere gözlerini korkutmamalarını ve gönül rahatlığıyla pulman vagonlardan biletlerini almalarını tavsiye ederim. 2+1 şeklinde düzenlenmiş koltuklar aradaki mesafe de yeterince geniş olduğundan tren içinde vagonlar arası gezmeleri de hesaba katınca yolculuğun yorgunluğu neredeyse hiç hissedilmiyor.
Trendeki rahat ortam, sürekli değişen yolcular ve manzara, yemekhane vagonunda içilen demli çay ve insanlarla hemencecik oluşan muhabbet ortamı derken zaman keyifle akıp gidiyor. Yolculuk bittiğinde yüzlerde buruk bir gülümsemeyle karışık yeniden trende olma isteği kalıyor. Tren güvenlik ekibine bize ikram ettikleri kahvaltı ve hoş sohbetleri için teşekkür ederek yeniden görüşünceye değin hoşça kalın diyorum.
Tatvan’da trenden indikten sonra iki seçenek bulunuyor; feribot veya garda bekleyen dolmuşlar. Feribot seferleri şu an günde bir kere ve net bir saati yok. Sefer sayılarını artırma çalışmalarında sona gelinmiş. Van hakkında konuşacak olursak yerel halktan en çok duyduğumuz cümle: “Burası yazın daha güzel, bir de yazın gelin.” Bu tatlı isteklerini kırmayıp yazın da gitme niyetimiz var çünkü Van’a doyamadık! Kedi Evi, Muradiye Şelalesi, Yedi Kilise gibi mekânları göremeden dönmek zorunda kaldık.
AH TAMARA!
Gevaş ilçesinde bulunan Akdamar adasına ulaşım feribotla sağlanıyor. İran Azeri’si rehberimiz ve İranlılarla dolu bir feribotla gittiğimiz ada müze olarak faaliyet gösteriyor. Feribot yolculuğunda Van Gölü’nün uçsuz bucaksız mavisi ve kardan heybetli suretiyle bizi karşılayan Haldi doğa ananın tüm güzelliklerini gözlerimize serdi.
Kış sezonu olduğu için kilise oldukça sakindi ve kardan donmuş adada adımlarımızı sayarak ilerlerken büyük keyif aldık. Kız Kulesi’ne benzer hikâyesiyle Kilisenin özgün isminin Ahtamara olduğunu ve zamanla Akdamar şeklini aldığını öğrendik. Adada oldukça şirin ağaçlar ve tavşanlar var. Yazın ağaçların çiçek açtığı mevsimde tekrar gelme isteği uyandıysa da kış manzarası da büyüleyiciydi. Kilise oldukça geniş ve dış duvarında çok sayıda motif mevcut.
Van Gölü çevresi pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış ve bu medeniyetlerin izleri yakın zamanda açılan Urartu Müzesi’nde sergilenmekte. Van Kalesi’nin karşısında yer alan müze büyük bir emekle oluşturulmuş. Müzeyi gezerken bu titizliğe hayran kalmamak elde değil. Özellikle Hakkâri kazılarından sergilenmek üzere getirilen Hakkâri stelleri ilgi çekici…
Gene Van Kalesi yakınlarında üniversiteye bağlı Kedi Evi’nin minyatürü gibi küçük bir alan oluşturulmuş. Orada birkaç Van kedisi görebilir hatta ücret mukabilinde mama alıp kedileri besleyebilirsiniz. Üç gün kalma imkânı bulduğum Van’da sokakta bir tane bile kedi görmemiş olmam da ayrıca tuhaf bir bilgi olarak kayıtlara geçebilir. Bildiğiniz gibi Van kahvaltısı oldukça meşhur. Biz de kahvaltısını büyük bir hevesle denedik. Belki beklentimiz yüksek olduğundan ama diğer bölgelerden farklı bir kahvaltı gibi gelmedi bana. Van otlu peynirinin damak zevkime uygun olmamasından da olabilir tabii. Ama kesinlikle kötü bir kahvaltı değil sadece beklenti orta olmalı. Kahvaltı boyunca biri bitmeden sürekli yenisi gelen taze çay ise benim için kahvaltının en büyük artısı olarak kayıtlara geçebilir.
VAN KALESİ
Van deyince aklımıza önce Urartular gelse de Persler, Makedonyalılar, Partlar, Romalılar, Emeviler, Selçukluluar, Akkoyunlular gibi pek çok medeniyet Van çevresinde hüküm sürmüş ve bu medeniyetlerin kalıntıları gezginlere hayli seyahat rotası sunuyor. Van Kalesi de bunlardan biri… Özellikle kalenin en yüksek noktasındaki manzara muazzam… Kale içinde küçük bir mağara ve mağara içinde duvara işlenmiş insan ve hayvan motifleri mevcut. Mağaranın çaprazında bulunan taştan koltuk da hükümdarın halkı selamlaması için yapılmış. Müze tarafına bakan kapıya benzer yapılar da eski paganlara özel bir kurban ritüelinin parçası olarak dikkat çekiyor. Kale çevresinin başıboş bırakılması sonucu surlara yazılan yazılar rahatsızlık verici… Tarihi yapılara zarar vermeme bilinci oluşturulması için daha çok çalışmamız gerektiği de aşikâr…
Devlet tiyatrosu oldukça aktif… Van sokaklarında gezerken mekânlara verilen “Kültür Sokak” gibi isimler bile halkın sanata verdiği değeri gösteriyor. Cumhuriyet caddesi gibi sokaklar cıvıl cıvıl, insanlar oldukça güzel giyimli ve güler yüzlü… Gösterdikleri misafirperverlik için özellikle Yedi Kilise yolundaki dolmuş şoförü abiye teşekkür ederim. Bize gezimizde her türlü kolaylığı sağlayan Van’ın temiz kalpli halkına teşekkür ederim. Van’dan mutlu ve tekrar gelme isteğiyle ayrıldık. Hoşap Kalesi, Vanadokya Peri Bacaları ve Çavuştepe Antik Urartu bölgesi de bir sonraki gezimize bırakmak zorunda kaldığımız rotalar. En yakın zamanda tekrar görüşmek üzere, hoşça kal Van!
Dipçe: Trende olmayı çok sevdik! Doğu ekspres ve Van Gölü ekspres kadar bildik olmasa da vagonlar arası yolculuğu devam ettirmek için Güney ekspres ve Uluslararası ekspres de en yakın zamanda gidilecek yerler listesine girmiş durumda.
Yolda kalın…
Seda Nur KURT
1 thought on “Van Gölü Ekspres Notları”