Çanakkale’de gezilecek yerler üzerine kaleme aldığımız bu yazı da özellikle turistik yerler üzerinde duracağız. Türkiye’nin en yaşanabilir ve sakin şehirleri listelerini alt üst eden gerek tarihsel önemi gerek doğal güzelliğiyle her istekte turiste hitap eden güzide şehir: Çanakkale! Çanakkale’de bir tatil anısı biriktirmeye ne dersiniz?
- Çanakkale’de Gezilecek Tarihî Bir Mekân Assos
- Bozcaada
- Çanakkale’de Kedili Gezilecek Bir Adadır Gökçeada
Çanakkale’de Gezilecek Yerler Turistik Mekanlar
Benim gezime gelince, Corona önlemleri kapsamında ekspres seferlerinin iptal edildiğini öğrenmemizle Mavi ekspres planımızı içimiz burkularak iptal edip seyahat rotamızı Çanakkale’ye çevirdik. Sizlere tren anılarımı yazmaya devam edeceğim zira trende olmayı çok seviyorum hatta ileriki yazılarda Doğu ekspres anılarımı da ekleyebilirim. Çanakkale’ye İzmir üzerinden otobüsle geçtik.
Otobüsümüzün Ayvacık’ta arıza yapması sonucu gördüğümüz Assos arabasına binerek tersine bir yolculuğa başladık. Ayvacık-Assos arası dolmuşla yarım saat ama toplu taşıma kullanacaklar için Çanakkale’de feribot, dolmuş fark etmeden bütün araçlar saat başı kalkıyor desem yeridir.
Çanakkale’de Gezilecek Tarihî Bir Mekân Assos
Bu da sürekli beklemelere neden oluyor. Behramkale köyü sınırlarındaki Assos aslında minik bir köy meydanından ibaret. Arnavut kaldırımları ve devasa ağaçlarıyla Cumalıkızık atmosferi sunar gibi olsa da Hüdavendigar camiinin ardından müze kartla da girilebilen Assos antik kentinin kapısından geçmenizle size bambaşka bir yaşam alanı sunuyor. Diğer antik kentlerden farkı ne, derseniz yan yana boncuk gibi dizilmiş devasa kayalıkların ardından sunduğu muazzam deniz ve liman manzarası, derim. Hayatımda eşine çok az rastladığım Midilli adasını da kapsayan manzara Assos’a tekrar gitme sebebim dahi olabilir.
Çanakkale genel olarak bir yerden bir yere gitmesi meşakkatli bir yer. Aracınız yoksa biraz daha zamansal kırılmalar olabilir. Bizim gibi vakit sorununuz yoksa bilemem ama kesinlikle dar vakitte gezilecek bir şehir değil. Antik kentten minicik görünen liman son derece şirin ve lüks bir görünümde. Kadırga koyu ise kampçılar için ideal gibi görünse de bana hayli kalabalık geldi.
Bozcaada
Assos’tan altı saatlik bir dolmuş, otobüs, feribot trafiğiyle ulaştığımız Bozcaada ise Assos’a göre daha kalabalıktı. Özellikle feribot sırasında uzayıp giden araba kuyruğu görülmeye değerdi. Tüm ülke aynı anda adaya gitmek üzere yola çıkmış gibiydi. Bozcaada’ya Ezine üzerinden Geyikli dolmuşuna oradan da feribota binerek ulaştık. Hatta ilk ve tek olarak Bozcaada’dan dönerken feribot bileti almadık, biletler gidiş gelişmiş. Assos’tan tabii ki daha büyük daha pahalı bir yer. Daha güzel mi bilmiyorum zira aklım hâlâ manzarada ve bu da büyük bir çeldirici.
Bozcaada’nın Osmanlı döneminde yapılmış tatlı bir kalesi var. Kalenin içinde de şirin bir salıncak. İnsanları sallanırken izlemek oldukça iştah açıcıydı lakin salıncak bizde mide bulantısına sebep oldu. Assos’ta iki kişilik kahvaltı dahil geceliği 200 liraya kalmıştık ama daha ucuza yerler de var gibiydi. Bozcaada’da ise 300 liraydı daha ucuzu da yok gibiydi. Ada olması ve hayli turist olması bunda etken tabii. Adanın şarapları oldukça meşhur… Talay şarapları bize daha meşhur gibi geldi. Fiyatları da uygundu. Şirin peynirleri de var tabii mekan Çanakkale olunca… Kilise sanırım kapalıydı.
İçinde Bozcaada’nın özellikle eski Ermeni esnafı ve adetlerini anlatan bir de eskiden bakkallarda satılan çikolata gibi bir sürü ürünün sergilendiği tatlı bir müzesi var. Müze kart geçmiyor ama giriş ücreti çok değildi tam fiyatını hatırlayamadım. Bozcaada’dan değişik değişik bileklikler aldık. Assos da halhal mekanımızdı. Ömürleri fazla olmasa da tatil takılarımızı seviyorum. Bir de meydanda bir okulun bahçesine yerleştiriliveren kitap fuarı vardı. Kitaplara uzun uzun baktık ve okunacak ne çok kitap olduğunun tekrar farkına vardık.
Çanakkale’de Kedili Gezilecek Bir Adadır Gökçeada
Bozcaada’dan Gökçeada’ya geçmek ise daha da meşakkatliydi. Üç feribot dört de dolmuş seferi sonucu yaklaşık yedi sekiz saatte vardık. Hatta Bozcaada feribotundan indiğimizde bize yolu tarif eden abi anlatıp anlatıp sonra da bence gitmeyin, demişti. Varmış bir bildiği… Yol uzundu lakin zaten yolda olmak üzere niyetlenmiştik. Birinden inip ötekine bindiğimiz vesaitler bizim için her zaman yeni anılara uçuran kanatlar olmuştur.
Gökçeada için Çanakkale iskeleden Eceabat’a oradan da kırk beş dakikalık bir deniz yolculuğuyla kuzulimanına indik. Ada merkezi için ve Eceabat’tan diğer iskele için de dolmuşlara bindik tabii ki. Adını zikretmeyi unuttuğum vasıtalar elbette ki vardır ama hep bir indi bindi modunda olduğunu söyleyebilirim. Gökçeada’nın bizdeki yansıması kedili ada! Aman Allah’ım hayatımda gördüğüm en kedili yer. Evet, evet Cunda’dan daha kedili! Biz de bol bol kedi sevdik. Bir de tabii Türkiye’nin en uzak ve en büyük adası. Gerçekten de hayli büyük bir ada.
Adada Tuz Gölü ve Türkiye’nin ilk su altı müzesi var. Dalış yapanlar elbette ki bilir ama benim gibi ara sıra dalanlar da yolları düşerse deneyimleyebilir. Bizim şans eseri son dakika dahil olduğumuz Kaleköy’den kalkan tekne turuyla kocaman dilimlenmiş bir peynire benzeyen anlamı da zaten peynir olan Kaşkaval koyu dahil bir sürü berrak koyda bolca yüzdük. Teknemizde bizi her fırsatta tekneden atlamasıyla güldüren minik Maya ve büyük Müslüm’e de buradan sevgiler! Kıyaslarsak Gökçeada’da yüzmek sanki daha keyifli ama Bozcaada’da tekne turu yoktu o yüzden bilemedim. Gökçeada’da da kahvaltı hariç geceliği 180 liraya kaldık ama biz merkezde kaldık köylerdeki pansiyonlar biraz daha pahalı. Ama merkezle köy arası mesafe uzun değil.
Gökçeada’dan sonra anılarımızı yad etmek üzere doğduğumuz şehir olan Balıkesir’e geçtik ki bu yolculuğumuz on saatten uzun sürdü! Çanakkale otogardan Balıkesir’e giden araba yokmuş normalde de iki firma gidiyor sadece bunu da otogarda öğrendik. Araçlar şehir içinden kalkıyor gidecek olanlarınız olursa bilginize. Balıkesir’i de başka bir yazıda anlatacağım.
Yolda kalın…
Seda Nur KURT